Bir deli bir kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkartamamış. Sanırım bu söz tam da ona göre…
Latin Amerika için yola çıkarken her zaman olduğu gibi ilk araştırdığım şeylerin başında ‘Latin Amerika’ da görülmesi Gereken Yerler’ ve ‘Ölmeden Önce Görülmesi Gerekenler’ geliyordu. Bunların arasında en çok ne mi ilgili mi çekti?
Çocukken sallanmayı çok seven ve büyüdükçe kendine uygun salıncak bulamayan birisine söylenebilecek en güzel şey: ‘‘Swing End of The world’’, ‘’Dünya’ nın sonunda ki salıncak.’’ Durum böyle olunca rota planlamasının en üst sırasında yerini aldı bu heyecan verici salıncak.
Yola çıkarken düşünmeden edemiyorsun; İyi de kim bir uçurumun eteğine salıncak yapar? Koruması olmayan, ipleri ağaca sadece bir metal ile tutturulmuş bir salıncak. Kaç akıllı gidip orda sallanır?
Ekvator’ un Amazonlara açılan kapısı olarak bilinen Banos şehrinde yer alan Tungurahua volkanı, Güney Amerika’ nın en aktif volkanı. Onun sismik hareketlerini ölçebilmek için yakınlarında bulunan 2700 meter yükseklikte ki bir dağın tepesi seçilmiş ve yamaçtaki ağacın üstüne tek odalı bir ev yerleştirilmiş. Buraya kadar her şey normal gözüküyor… Ama nedendir bilinmez bu ağacın dallarından birine de bir salıncak kurulmuş. Hem de herhangi bir koruması olmayan.
Evin adı La Casa Del Arbol, Türkçe adı ile ‘‘Ağaç ev’’. Sallansa da sallanmasa da bugün pek çok meraklı turistin uğrak noktası. Banos’ un amazonlara açılan kapı olarak bilinmesinin yanı sıra şehirde raftingden tırmanışa, yürüyüşten tehlikeli salıncağa kadar birçok aktivite bulmak mümkün olduğundan bu şehirde kendinizi hiç yabancı hissetmiyorsunuz. Konuşacak, maceraları paylaşacak birilerini her daim bulmak mümkün. Ne için o şehirde olurlarsa olsunlar neredeyse hepsinin aklında, oraya kadar gitmişken o salıncağı görmeden dönmeyelim var.
Tepeye tırmanmak için yola çıktığımda adım adım salıncağa yaklaşırken heyecanım artıyordu. O gün şansıma hava kapalı ve 5 metre ötesini göremeyecek kadar sis her yer. Ama artık son tepedeyimdim, çıkar çıkmaz görecektim evi. Deli miyim? Diye sormadan edemedim kendime. Ne işim vardı orda. Ya sallanırken denge mi kaybedersem ne olacak? Bu kadar heyecana gerek var mı? gibi birçok soru uçuşuyordu kafamda. Bir taraftan, o kadar tehlikeli olabileceğini düşünmüyordum diğer taraftan, öyleyse sallanacak mıyım? diye soruyordum kendime.
Sonunda tepeye ulaştım ve fotoğraflarda gördüğüm ev karşımda duruyordu. 15-20 kişi vardı ama sallanan kimse yoktu. Acaba birşey mi oldu? diye merak ettim ama kimseye sormadan salıncağa doğru yürüdüm. En azından aşağıda ne var görmek istiyordum ama ne mümkün! Bırak karşında ki volkan nerede görmeyi, aşağısı 5 metreden sonrası kayıp. O anda tek düşündüğüm, bindin bindin yoksa yapamayacaksın oldu. Kendimi teselli ediyordum. Arka bahçede ki salıncakta sallandığını düşün ne olacak! Tamam bunu düşün düşünmesine de salıncakta gerçekten koruma yok ki!
Salıncağa oturdum ve bıraktım kendimi boşluğa, nerde sallandığımı bilmeden. Sis bulutlarının arasında gidip geliyordum. Çocukluğumu hatırladım. Neden salıncakları bu kadar çok sevdiğim aklıma geldi. Beni rahatlatıyorlardı. Derslerin, sınavların streslerini atıveriyorlardı üzerimden sadece gülümseme oluyordu yüzümde. Ve o anda da aynı duygular kaplamıştı içimi işte. Salıncaktan indiğimde hissettiğim tek şey ‘yaramaz kız geri geldi’ oldu.
Hava açıkken ne görüyorsun acaba diye aklımdan geçirmeden edemiyordum. Ne de olsa bir daha buraya gelme şansım olur mu bilinmez. O yüzden beklemeye ve etraftaki kişiler ile sohbete başladım. Yaklaşık 2 saat sonra güneş yeniden o güzel yüzünü gösterme başladı. Bulutlar yavaş yavaş çekiliyordu. Şimdi ne olduğunu görebilecektim ve cesaretim varsa öyle sallanacaktım.
Mis gibi güneş, manzara harika! Ne mi yaptım? Salıncağa bindim ve bıraktım kendimi boşluğa. Ayakların boşlukta ve neredeyse gökyüzünde sallanıyorsun, yavaş yavaş yüzüne vuran o rüzgarı hissediyorsun ve karşında yeşilin her rengine bürünmüş muhteşem bir manzara. Geçmişi ya da geleceği yaşamıyorsun, düşünmüyorsun sadece o an var sende. Bir an, başarıların ve başarısızlıkların aklından geçiyor, yapmaktan vazgeçtiklerin ve neden ertelediklerin. O, 2 dakika belki de 10 yıl gibi geçiveriyor… Oraya nasıl gittiğimi düşünüyorum ve yaşadığım mutluluğu… Anlıyorum ki daha yapmam gereken çok şey var.
O gün orda o salıncağa kaç kere bindiğimi hatırlamıyorum ama her seferinde özgürce ayaklarını gökyüzüne doğru uzatmak, yukardan aşağıya bakmak öyle güzel ve heyecan vericiydi ki. Yüzünde şaşkın gülümseme, içinde garip bir mutluluk ve heyecan. Özgürce bulutların üstünde tam da hayal ettiğin gibi….
Çocuklar, salınmayı ne çok severler değil mi? Büyüdükçe o salıncaklar küçük gelir, hatta eskisi kadar keyif vermez. Öyle düşünüyorsanız birde La Casa Del Arbol’ u deneyin. Ordayken cesur kızdan çok yaramaz kızdım. 5 yaşındayken bindiğim salıncakta hatırladığım heyecan ve keyif kadar heyecanlı ve keyifliydim.
Gerçekten o kadar tehlikeli mi? Güney Amerika veya Ekvator’ a yolunuz düşüyorsa gezilmesi, görülmesi gereken yerler listenize bir alın bakalım. Sonrasında da siz karar verin!
Yola Çık! Sınırları geç! Hayatı keşfet!
Dünyanın sonundaki salıncağa nasıl gidilir?
Dünyanın sonundaki salıncağa yürüyerek nasıl çıkılır?
12 yorum
Okurken heyecan bastı beni burada kim bilir ne zevklidir öyle bir yerde sallanmak.
Ben aynı cesareti bulabilir miydim bilmiyorum. Tebrik ederim 🙂
Sizi oraya kadar götüren şey salıncakta ihanet etse olur muydu hiç…
ne mutlu size
böyle bir hissi yaşamışsınız
Keyifle okudum yazınızı ama bilirim ki yüzlerce sayfa yazsanız yine de yetmez o salıncakta hissettiklerinizi anlatmaya…
Aynen katılıyorum size. Az önce Nazan Öncel’in şarkısınız dinliyordum ve ‘ben salıncakta sallanmadım’ diye nakaratı dinlerken güldüm ne sallanmaması ben dünyanın sonundaki salıncakta sallandım dedim 🙂
Salıncak, özgürlük, hatıralar ve anlatıklarınız. Gözümü kapattım ve bende sallandım o salıncakta ama gerçeğini yapabilir miydim bilmiyorum. Gezginin heyecan dolu maceraları diyorsunuz ya tamda ona göre şeyler yapıyorsunuz. Size ”Tatlı Gezgin” yanında ”Çılgın Gezgin” dersek çokta yanlış birşey yapmıyacağız. Sİz yolda olmaya devam edin bizde heyecanla okumaya. Sevgiler
Biraz önce Yungas yolunda bisiklet çılgınlığınızı okuyordum şimdi de bu. Cesaretinize hayran kaldım. Ben oraya kadar giderdim ama salıncakta sallanabilir miydim ya da o ağaç evin tepesine çıkabilir miydim bilmiyorum. Gerçekten sizi tatkdir ediyorum ama tatligezgin yerine size çilgin gezgin, cesaretli gezgin, dünya gezgini ya da enlerin gezgini demek istedim. Paylaşımlarınız çok güzel. Siz yazın bizde keyifle okuyalım.
Görmek için can attığım TEK YER…! Kesinlikle harika bir anlatış olmuş.Yazınızı okuduktan sonra içimde kelebekler uçuştu ve yerimde duramadım. Ölmeden önce kesinlikle görmek istediğim yer olduğuna beni inandırdınız.Bir an önce gidip sallanmak istiyorum hatta hiç salıncaktan inmemek istiyorum. Salıncak benim kesinlikle TUTKUM.Ne güzel anlattınız “Özgürce bulutların üstünde tam da hayal ettiğin gibi…” Bende içimdeki küçük kızı hatırladım… Teşekkür ederim ve Tebrikler 😉
Çok teşekkür ediyorum. Umarım biran önce yola çıkarsınız… İçindeki yaramak kız hep seninle olsun. Sevgiler
Çok istiyordum şimdi daha çok istemeye başladım yazıyı okuyunca. Fırsat bulmaya çalışıp bende gidicem inşallah 🙂 çok hoşuma gitti
yükseklik korkum olmasına rağmen binmek istedim bu salıncağa !!!beni benden aldı resmen.Ve özellikle bulutlu fotografınıza ba-yıl-dım . . .
Yollarınız acık olsun daha nice yerler göresin inşallah 🙂
gerçekten orada sallandınız mı? yoksa birinin öyküsünümü anlatıyorsunuzz
Evet sallandım 🙂
Merhaba, bende yazin kismetse gitmeyi dusnuyorum. Basken Quito`dan, salincagin oraya ulasim ve genel olarak akratacaginiz bilgiler ve tafsilerizi duymayi cok isterim .