Uzun süredir yaptığımız Balkan ülkeleri gezi planının ilk ciddi denemesiydi Makedonya…
Yunanistan Kavala’ da bir gece geçirdikten sonra sabahın ilk ışıklarıyla yola koyuluyoruz, rotamız Makedonya. Bitola – Niki sınır kapısından girmeyi planlayarak başlıyoruz yola, ilk maceranın yavaş yavaş geldiğinden habersiz. Arabada sohbet sırasında yol ayırımında karşıma çıkan tabeladaki ok işaretini yanlış algılayarak sağ taraftan devam ederek yeni bir yol keşfedeceğimizden habersiz, bir anda kendimizi virajlı dağ yollarında buluyoruz. ”Sınıra yaklaşmamız lazım, neden gemedik? ” diye düşünürken küçük bir Makedonya tabelasını görünce ”tamam” diyorum ama yol dar ve kimse yok, kesin baktığımız yol bu değil….Yolun yoğun olmamasından çok tercih edilen bir seçenek olmadığınıda çok geç olmadan anlıyorsun. Yapacak birşey yok, yola devam… Yol, Türkiye’ deki Karadeniz’ in meşhur virajlı yollarını aratmadığı gibi güzel yeşile bürünmüş halide keyifli.
Yolun keyfi bir süre sonra yerini yorgunluğa bırakıyor ve yolunuza dinlenebileceğiniz gibi hiçbir yer çıkmıyor. Artık sıcak, yorgunluk ve açlığında bastırması bizim için zorlayıcı olmaya başlamışken karşımıza yolun sağ tarafına konumlanmış bir restaurant çıktı. Derin bir ‘’ohh’’ çekerek arabamızı sağa çekiyor ve içeriye giriyoruz. Önce bir kahve bile olsa iyidir derken yemekte bulunca bizim için doping istasyonu haline geliyor bir anda burası. Ummadığımız kadar lezzetli yemekler yediğimiz bu yer; dere kenarında, sazlıklar içerisinde – bizim Ağva benzeri – bize biraz dinlenme fırsatı verdi ve artık kendimize gelmiştik. Molanın ardından yeniden yola koyulduk.
”Bu ne sıcak böyle hava biraz serinlese bari ‘’ dileğimizden 15 dakika kadar geçtikten sonra yol bizi biraz daha düzlük bir tepeye çıkartmıştı ki karşımızdaki dağlara şimşekler çakmaya başladı, sıcaklık birden 20 derece kadar düştü ve bardaktan boşanırcasına bir yağmur başladı. O kadar ki, yolumuzu görmek için arabayı durdurmak zorunda kaldık çünkü yağmurdan önümüzü göremez hale gelmiştik.
Ben hayatımda ilk defa bu kadar kısa sürede böyle bir hava değişimi yaşadım. İnanılacak gibi değildi. Doğa bize bir anda adrenalin yüklemesi yaptı. Sanki bir filmin içinde çekilen başka bir sahneye geçmiştik bir anda. Elime fotoğraf makinamı alıp düşen yıldırımları çekmeye çalıştım bir süre ama başaramadım tabii, burada döneceğimiz yolu farkında olmadan kaçırdığımızı yağmur hafiflediğinde anlayabildik. Ama toprağın, etrafımızdaki ağaçların ve çiçeklerin kokusu, dağlardaki yeşillerin daha bir yeşili, mükemmel bir görsel ziyafete dönüştü ve hava artık daha serindi. O yarım saatlik felaket bize eşsiz bir manzara sunmuştu arkasından.
Sonunda yanlış girdiğimiz patika çıkışı, bizi doğru yola bağladı. Küçük birkaç köyün daha içinden geçmemizin ardından sınıra ulaştık ve Bitola’dan Makedonya’ ya girdik.