‘Makedonya’ ya doğru’ yazısının devam…
Yaklaşık yarım saat sonra Bitola merkezine vardık. En güzel durumlardan biri, sürekli yemyeşil dağların arasında ilerlemek ve başınızı kaldırdığınızda bu manzarayı nerede olursanız olun görebilmekti. Diğeri ise sınırdan girer girmez benzin için verilen ilk kısa molada bile yanımıza gelip Türkçe konuşan insanlardı.
Atatürk’ ün liseyi okuduğu, Manastır Askeri İdadisi’ ni ziyaret ediyoruz önce ve devam ediyoruz merkeze doğru. Merkezdeki İkinci Philip Meydanı’ ndan Dragon Nehri’ nin geçtiği, genelde insanların uğrak yeri olan parka doğru ilerledik. Her daim kalabalıklığını koruyan bu yerde çay molasının ardından bir yer ardından Shirok Sokak bizi bekliyor. Sokağa girdiğinizde sağlı sollu kafelerde yorgunluk atabilmek mümkün ki bizde bir tur atıp fotoğraflarımızı çektikten sonra öyle yapıyoruz. Buralarda hala Osmanlı izlerini görebilmek mümkün. Büyük demir kapılar, binalardaki Osmanlı işlemeleri gibi… Yaşayan Türk nüfus çok azalmasına karşın, kiliselerle karşılıklı duran camiler görülebiliyor. Bir kafede oturup içeceklerimizi yudumlarken, saat biraz ilerlemişti ki geceyi
Ohrid’ te geçirme kararı aldık aniden ve yola koyulduk…