Çok küçük yaşlarda, ailemin sürekli ‘Çocuklara farklı yerler görsün’ diye yola çıkışları sayesinde başladım Türkiye’yi gezmeye. Ardından üniversitenin son yıllarında ve işe yeni başladığım zamanlarda karış karış gezmeye çalıştım ülkemi. Ve sonunda gezilerim beğendiğim yerlerde dön dön dur ile devam etti. Neyseki her seferinde gittiğim yer aynı olsa da yaptıklarım da gidiş şekillerim de farklıydı; uçakla git, araba ile git, motorsiklet ile git, tırmanmak için git, dalmak için git, arkadaşların git, dinlenmeye git…
Bana dünyanın kapılarını açan en büyük adım, bundan 10 yıl önce (Temmuz 2004) bu zamanlarda şu anda bulduğum yerde Roma‘da (Temmuz 2014), atıldı. O zamana kadar neden bilmiyorum ama pasaport almaktan da Türkiye sınırı dışına çıkmak da biraz korkuyordum. Sanki kapacaklar-yiyecekler beni 🙂
Ama Temmuz 2004’de sonunda arkadaşlarımın baskılarına daha fazla dayanamayarak pasaport almayı başardım. Başardım başarmasına da nereye nasıl gidektim? Doğru düzgün ingilizce bile bilmiyordum, başım sıkışsa ne yapacaktım? Kimden nasıl yardım alacaktım? Nasıl yönümü bulacaktım? Yok yok bana göre değil bunlar! derken bir tur şirketi ile bir haftalık tur ayarlanmıştı bile…
Sırada İtalya’ya vize almak kalmıştı.. Offf ne çok evrak istiyorlarmış topla topla bitmiyor, birde garantisi yok, ülkeme giremezsin deyip red basabilirlermiş…
Randevuya gittiğimde bütün evrakları kontrol edip bir sürü soruları arka arkaya sıradılar ve en sonunda bir hafta sonra şu tarihte gel sonucunu al dediler. Tüm haftayı ya vize vermezlerse diye düşünerek geçirdim. Tabi ki vizeyi vermişlerdi. 😀 Ne kadarlık mı? 7 gün gittiğim tatil için toplam 9 günlük ve tek girişlik, sağ olsunlar çok cömert davranmışlar. 🙂
Artık gidebileceğim kesinleşince aldığım turu daha detaylı incelemeye başladım. Tur ucuz gibi görünüyordu ama bir sürü ek turlar ile dünyanın bir parası ediyordu…Onlarıda aldın mı aylık maaşını bırak geri gel İtalya’dan.
O dönemlerde beraber çalıştığım arkadaşım ek turları alma kendi kendine rahat rahat gez diye diye başımın etini yedi. Neredeyse hergün internet sayfalarını açarak gidene kadar tren biletlerini, saatlerini ve fiyatlarını gösterip durdu, yorulmadan-bıkmadan ve sonunda kanıma girmeyi başardı…
Tur zamanı geldi ve ilk durak Roma…(Tabi tur ile gidince ülkeye giriş-çıkışta hiç problem yok.) Kaldığımız otel Roma otogarına çok yakındı böylece ertesi gün koştur koştur istasyonu gittim…
Amanın ne büyük yer o öyle! Bir elim ayağım titremedi desem yalan olur. Acaba arkadaşımı dinlemesem mi ya birşey olursa paniği içinde bilet alma makinalarına gelmiştim bile. Aynı onun söylediği gibi basmaya başladım tuşlara, başlarda zorlansam bile bileti almayı başardım, yarın sabah erken Pisa yollarında olacaktık…
Heyecanım nedeni ile gece uyuyamadım ve sabah erkenden istasyona gittik. Peronu bulup trene bindik. Pisa yazısını görünce indik ve istasyondan çıktık, Pisa Kulesni görecek olmanın heyecanı ile… İyi de kule nerede? Hayda, nasıl bulacağız şimdi? Bizimle inen turistleri takip edince yolu bulmak hiç zor olmadı 😆
Yarım günlük gezinin ardından, tren ile Roma’ya geri dönerken aklımdandan sadece şunlar geçiyordu: ‘Yuh ne kolaymış…. Türkiye’de böyle rahat heryere gidemiyorum. Ne manyakmışım ki bunca zaman korkularım yüzünden sınırları aşmak için yola çıkmamışım… Acaba bir sonrasında nereye gitsem?…Bir anda fazla cesaretlenmiş olmayım? Yok yok benim gidecek çok yolum, öğrenecek çok şeyim var. Döner dönmez bakacağım neresi olur diye.’
İşte böyle başladı bu macera bende ve hiç durmadan devam ediyor…
O gün yanımda olan bana bu yolların kapılarını açan kişilere çok teşekkür ediyorum… Onlar beni cesaretlendirmemiş olsaydı belki bugün bunca farklı kültürleri, hayatları, yaşanmışlıkları öğrenmek için yolda olamazdım..
Seyahat etmekten korkmayın! tüm yazılar için tıklayın
YOLA ÇIK! SINIRLARI GEÇ! HAYATI KEŞFET!