48 saatte Roma’dan Floransa ve Venedik yolculuğunun son durağı… Sabah saat 8:00′ de Venedik S. Lucia istasyonuna vardık.
Kendimizi uykusuz hissetmiyorduk ama zorlu bir günün bizi beklediğini biliyorduk çünkü çantaları bırakmak için bir yer bulamamıştık. İstasyonda emanet yeri vardı var olmasına ama saatleri bize uymuyordu.
Yapacak birşey yok çantalar sırtta yola devam, neyse ki ağır değiller. İyi güzel de o daracık sokaklardan nasıl geçeceğiz? 😉
İstasyona yakın hotellerden birinden rica ederek haritamızı aldık ve başladık karış karış Venedik’i gezmeyi. İlk yürüyüş noktamız San Nicola da Tolentino’ dan Plazzina Briati’ya doğruydu. Burada nehir kenarında bulduğumuz uygun bir restauranta sabah kahvaltısı için mola verdik. Kahvaltı da ne mi vardı? Tabi ki pizza 😀
Ardından Galeria Dell Academia’ya doğru yürüyerek sonunda Basalica Di Santa Maria’ya ulaşmaya başardık. Yolda aldığımız atıştırmalar ile burada manzaranın keyfini çıkarttık. Saat daha yeni öğlen olmuştu. Bu kadar kısa sürede hızlı bir turun en büyük nedeni köprüler arasında kaybolmadan buraya kadar gelebilmiş olmaktı 😀
Eskiden Venedik’te gezerken yol bulmak biraz sıkıntılıydı ama bugün neredeyse her noktaya ana merkezler için yön tabelaları konulmuş durumda. Elinizde harita, önünüzde tabelalar olunca kaybolmadan yürümek keyifli. Ama hala acaba burada ne var, şu köşede ki nedir diye bakmak istediğinizde kafanızdakinden daha farklı bir rotayla yola devam etmeniz gerekebilir. 😆
Bir sonraki durağımız görmeden dönülmemesi gereken Piazza San Marco idi. Meydana geldiğinizde, Venedik tarihi hakkında daha çok bilgiye sahip olabiliyorsunuz ve sizi hayranlık içinde düşüncelere daldırmaya yetiyor gördükleriniz. Buradan denize doğru devam ettiğinizde hemen bir kafede oturup kahvenizi yudumlayarak manzaranın keyfini çıkartabilirsiniz. Yolumuza Canal Grande etrafında güzel bir yürüyüş ile devam ettik ve kanallar etrafında yer alan restoranların birinde yemek veya şarap tadımı neden olmasın diye attık kendimizi hemen bir yere…
Tabi Venedik kesinlikle akşam ışıklarında da görülmesi gereken bir yer. Bu nedenle, hava karır kararmaz daha önce geçtiğimiz sokaklardan geçerek meydanlara yeniden ulaşarak o keyfi, farklı bir şekilde tekrar tekrar yaşadık.
Venedik’te ana turistik noktalardan bir iki sokak ayrılırsanız şirin ve çok uygun fiyatlara yemek yerleri bulmanız mümkün. Ana sokaklarda da beğendiniz herhangi bir yere oturabilirsiniz, çok düşünmeden çünkü hemen hemen tüm restoranların fiyatları aynı eğer özel indirim yoksa.
Kalmak istersenizde Hastanenin olduğu bölgeyi önerebilirim fiyatları hem ucuz hemde birçok yere yakın. Daha önceki gidişlerimde We Crociferi’de kalmıştım. Eski bir manastır. Tarihi ve çevresi ile görülmesi gereken yerlerden…
Sonunda saat sabaha karşı 2 olduğunda Floransa trenine binmek için istasyona geri döndük. Gece gördüğümüz Floransa’yı gündüz de karış karış gezmek için bekliyorduk. Öğleden sonra da Pisa Kulesini ziyaret ederek, Pisa havalimanından 22 €’ya aldığımız uçak biletimiz ile Son Avrupa gezimizin bir sonraki durağı Barcelona’ya uçacaktık. Barcelona sahillerinde koca birgün dinlenme molası bizi bekliyordu bunca yorgunluktan sonra 🙂
Yola Çık! Sınırları Geç! Hayatı Keşfet!